Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’nin başına geçmesi ile bir heyecan fırtınası esmişti. Şimdi, bazılarında o heyecan yok…
Nedeni belli… Makamlarından olma ihtimali... Makam ve güç tatlıdır elbet... Peki ya ‘dava?’
Recep Tayyip Erdoğan anladı ki, teşkilatlardaki birçok isim davaya değil, makam ve güce sevdalıymış.
Vatan için onca garibin kanı dökülürken, birilerinin makam ve gücün keyfini sürmesi bezdirdi milleti.
Halkoylamasında ‘bundan sonra böyle gitmez’ mesajı verildi.!
Gereken mesaj alındı ki, il başkanlarından başlayarak, genel bir değişime gidilecek. Gidilmeye de başlandı bile…..
Nevşehir’de değişim konusunda değiştirilecek illerden oldu. Sevdası ‘dava’ olan il başkanları istifa etmez, rakip partiye geçmez, aleyhte de çalışmaz. Böyleleri, makamlarını ‘davaya’ feda ederler. Nitekim Nevşehir İl Başkanı Mehmet Ali Tanrıver’de adeta makamını , davaya feda ederek ayrıldı ve başka siyasetçilerin aksine koltuğa sevdasının olmadığını davaya sevdasının olduğunu bir kez daha ispatladı.
Nevşehir’de son zamanlarda ise değişim kimle yapılacağı İl Başkanlığına adayların kimlerin adamı olduğu, Nevşehir’in aradığı kişinin olup olmadığı konuşulur oldu.
Peki yeni isim nasıl olmalı ? Öyle biri olmalı ki, haksızlık ve yanlışlıklara karşı dik durabilen, haşmetli biri olmalı. Yoksa maksat hâsıl olmaz, eski İl Başkanı Mehmet Ali Tanrıver’in hakkına da girilmiş olur.
Peki, Nevşehir’de böyle dava adamı ve haşmetli bir isim var mı ?
Mesela İş-Kur ve şirketlere eleman alımlarında ‘kura’ sistemini savunup, isimlerin il başkanlığınca belirlenmesini önleyebilecek mi?
Mülakat zamanı, “KPSS’de en yüksek puanı kim aldı ise kadro onun hakkıdır” diyebilecek mi?
Başarılı müdürlerin sebepsizce yerlerinden edilmelerine karşı, siyasilere tavır koyabilecek mi?
Devlet hastanesindeki doktor ve birim eksikliği için Bakanlıkla gerekirse kavga edebilecek mi?
Belediye çalışmıyor mu, encümenler zenginleşme derdinde mi, il müdürleri vatandaşı ihmal mi ediyor, hizmetlerde aksama mı oluyor?
Bunlara hemen müdahale edebilecek mi.?
İl başkanına işi düşen herkesi, siyasi fikrine bakmadan, ‘Erdoğan göndermiş gibi’ ilgilenebilecek mi?
İl başkanı dediğin, memleketi bir devlet gibi yönetmeli, kendi kabinesini kurmalı, bu kabinede tıpkı bakanlar gibi isimler olmalı ve her isim kendi alanı ile ilgili hizmetleri takip etmeli.
Var mı ilde kabine kurabilecek böyle bir isim? İllaki var da, getirirler mi böyle birini başa?
Şimdi birileri, ‘ya sende de ne hayaller varmış?’ diyecek…
Hâlbuki bunlar ne de normal, ne de insancıl, ne de olması gereken talepler değil mi?
Evet, dert ‘dava’ ise, mevzu ‘ümmet ve insanlık’ ise, böyle isimler bulunmalı.
İl başkanlığı için kulis faaliyetinde olan bazı değerli şahsiyetler var. Bu isimler bilmeli ki, eğer böyle adaletli ve haşmetli biri olamayacaklarsa, siyasiler ya da yakınlarının yanlış talep ve baskılarına karşı koyamayacaklarsa, yol yakınken vazgeçsinler bu sevdadan. Çünkü mevzu ciddi, ümmetin maceraya takati yok artık.!
Eğer 2019 kaybedilirse, bunun sorumluları bu yeni isimler olacak. Ve bu çok ağır bir vebal olur. Zira yapılacak her bir hata, sadece ülke içindeki davaya değil, ta Afrika’daki mazlumlara da zarar verecektir.
AK Parti İl Başkanında aranması gereken önemli özelliklerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1-Kendisini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan değil, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ildeki temsilcisi olarak görmelidir.
2-Başkanlıktan güç almaktan ziyade başkanlığa güç vermelidir.
3-Başkanlık elbisesi kendisine bir-iki numara büyük gelip içerisinde kaybolmamalıdır.
4-Resmi toplantılar dışında kendisine "başkan" diye hitap edilmemesini, kulağına ezanla okunan adı ile hitap edilmesini isteyebilmelidir.
5-Etkinliklerde mutlaka protokol içerisinde değil, halkın içerisinde de oturmaya özen göstermelidir.
6-Rakip partililerle kol kola gezmeyi kendisine zul saymamalı, sokakta beraber olamayan ayrı siyasi görüşten insanların meclis çatısı altında bu ülkenin sorunlarını çözemeyeceğini kabul etmelidir.
7-Şeffaf poşette iki kilo meyve veya sebze gündüz bir saat elinde gezerek enaniyetini bıraktığını göstermelidir.
8-Yürütme organları üzerinde tahakküm edici değil, yol gösterici olmalıdır.
9-Hiç bir maddi çıkar peşinde koşmamalı, yalnızca sırtını bitlendirmemekle yetinmeyip sırtından bitlenilmemesini de sağlamalıdır.
10-Önümüzdeki ilk genel veya yerel seçimde kendisini potansiyel aday olarak görmemelidir.
11-Takım çalışmasına önem vermeli, sadece kendi aklını uygulanmaktan ziyade oluşacak kolektif aklı uygulamalıdır.
12-Yönetim kurulu üyeleri, komisyonlar ve danışmanlarının belirlenmesinde yalnızca kendisi gibi düşünenlerin değil aksi düşünenlerin de bulunmasına özen göstermelidir.
13-Her hafta bir mahallenin yoksul bir ailesine elinde hediyesiyle birlikte "çat kapı" misafir olmalı, döşeğinde oturmalı, aynı kazana kaşık sallamalıdır.
14-Arayanlara sonradan da olsa mutlaka dönüş yapmalıdır.
15-Düz aynayı, önüne getirilebilecek dev aynaya tercih edebilmelidir.
16-"En büyük genel merkez" değil de, "en büyük halk" felsefesini ilke edinmelidir. Şimdilik atanmış başkan olsa da önümüzdeki ilk kongrede seçilmiş başkan olabilmeyi düşünmeli, olamazsa dahi partiye veya partiliye küsmemelidir.
17-Tutum ve davranışları ile değil partiden adam küstürmek, aksine adam kazandırmalıdır.
18-Yönetim, yürütme, denetleme kurulları ve komisyon üyelerini birer "dolgu malzemesi" olarak görmemeli, asli unsur olarak görmelidir.
Neyin “doğru” olduğunu bildiğimiz halde bu “doğru”nun bulunmadığına ve bulunmayacağına inanıp içselleştiriyorsak neden sonradan yetim hakkı yiyenlerden, ranttan, iltimastan, torpilden şikayetçi olup, Hz. Ömer’in, Edebali’nin, Ömer Bin Abdulaziz’in adil yönetim anlayışını arıyoruz ?
Nevşehir için haşmetli, halk için adaletli, Ülke ve Ümmet için hayırlı isimler bulunması dileklerimle… Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…
Recep Yazıcıoğlu ,Eşref Bitlis ve Muhsin Yazıcı rahmetli olalı çok oldu be arkadaşlar üsteki yazı***ları yapabilecek bir şahıs mevcut sistemde aranmakla bulunmaz hayırlı işler