Hasan Dede Türbesi’nin hemen yanındaki kabirlerde, Nevşehir’in tanınmış din
alimlerinin kabirleri bulunuyor.
Çokça bilinmediğinden olsa gerek yeterince ziyaret edilmeyen bu kabirlerde 1947
yılında vefat eden Kıratlı Hoca Hafız Ahmet Efendi, 14 Şubat 1952 yılında vefat
eden Demir Hafız Hoca, 1964 yılında vefat eden Saatçi Hoca olarak bilinen
İbrahim Kozan Hocaefendi’nin kabirleri bulunuyor.
Anadolu’da yetişen velîlerden. On sekizinci asırda Nevşehir’de yaşamıştır. Türbesi Nevşehir’de ziyâret mahallidir. Halk arasında meşhûr olup Hasan Baba ve Hasan Emmi diye de tanınır. Halkın, tevekkülü, çalışkanlığı ve üstün ahlâkı ile çok sevdiği ve hürmet gösterdiği bir Velî idi. Sohbetleri ve güzel ahlâkı ile insanlara çok faydalı olmuştur. Gariplerin, yetimlerin ve hastaların yardımına koşar, onlara her yönden destek olurdu.
Menkıbeleri halk arasında çok yaygın olup, bazıları şöyle anlatılmış; Bir gün
dostlarından birisi vefât etmek üzere iken başında bulunup ona duâ etmişti.
Hasta son anlarını yaşadığı sırada armut istemişti. Mevsim kıştı. Dışarıda
şiddetli tipi vardı. O mevsimde armut bulmak mümkün değildi. Hastanın başında bulunan
yakınları ne yapacaklarını şaşırarak, Hasan Dede’nin yüzüne bakışıp; “Bize
yardımcı ol, ne yapalım, hastanın bu arzusunu yerine getiremeyeceğiz.” dediler.
Hasan Dede çâresiz kalan ve çok üzülen bu insanlara; “Üzülmeyiniz, buluruz.
Allahü teâlâ bir imkân ihsân eder. Biraz bekleyin.” diyerek dışarı çıktı. Kısa
bir müddet sonra elinde küçük bir armut dalı ile içeri girdi. Armut dalı
üzerinde yemyeşil tâze yapraklar ve olgunlaşmış sapsarı armutlar vardı. Sanki
yaz mevsiminde dalından kırılmış gibi idi. Hastanın başında bulunanlar bu hâli
görünce, bu işin Hasan Dede’nin bir kerâmeti olduğunu anladılar. Ona olan derin
muhabbetleri ve gösterdiği yakın alâka hepsini ağlattı. Armutları verip,
hastanın gönlünü hoş ettiler. Hasta kısa bir süre sonra vefât etti. Hasan Dede
kendi el emeği ile kazandığı helal yiyecekleri yer, buna çok dikkat ederdi. Bu
sebeple kendi bağında, bahçesinde çalışırdı. Çalışmaları sırasında namaz vakti
girince cemaati aslâ kaçırmaz, câmiye gider, cemâatle namaz kılardı. Namazdan
sonra da halkın can kulağı ile dinlediği sohbetlerini yapar, yine işine
dönerdi. Bir gün yine bir namaz vakti câmiye gelmişti. Bağını bellemek için
kullandığı belini de yanında getirip câminin girişinde bir yere koydu. Namaza
durdu. Bâzı kimseler cemâat namaza durunca Hasan Dede’nin belini kimse görmeden
alıp minâreye sakladılar. Namaz bittikten sonra Hasan Dede hiç kimseye bir şey
söylemeden minareye çıkıp belini aldı. Tebessüm ederek, güler yüzle bağına
gitti. Onun bu güzel halleri, kimseyi incitmemesi, kırmaması, herkesin iyiliği
için çalışması, çevresinde mükemmel bir örnek teşkil ederdi. Kabri üzerindeki
tek kubbeli türbe on sekizinci asırda yapılmış. Türbesinin çevresi bir dinlenme
parkı hâline getirilmiş ve ağaçlandırılmış.