Bir insanın yüzüne bakarak bunu anlamanız
mümkün mü?
Sadede yani ana konuya, işin aslına gelmeden
önce kısa bir hikâye anlatayım.
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçı ve
dâhilerinden biri kuşkusuz Leonardo da Vinci’dir. Filozof, astronom, mimar,
müzisyen, heykeltıraş, botanist, jeolog, yazar ve ressam.
Bilinen ve dünyaca ünlü iki eseri Mona Lisa
ve Son akşam yemeği tablolarıdır.
Son akşam yemeği tablosunu Dük Ladovico
Sforoza istemiş Leonardo’dan. Hristiyan inancına göre Hz. İsa’nın çarmıha
gerilmeden önce havarileriyle yediği son yemekti.
Yemekte Hz. İsa’yı ele veren havarisi Yahuda
da vardı.
1845 Yılında Leonardo bu tabloyu resmetmeye
başladığında bir sorunla karşılaştı. “iyiyi”
İsa’nın bedeninde, “kötüyü” de
ona ihanet eden Yahuda’nın bedeninde tasvir edecekti ama model için bir iyi bir
de kötü insan bulmalıydı.
Resmi yarım bırakarak bu iki model insanı
aramaya başladı. Bir gün bir koronun verdiği konseri izlerken koroda
bulunanlardan birinin İsa’ya çok benzediğini far ketti ve onu model olması için
atölyesine davet etti. Sayısız taslak ve eskiz çizdi. Aradan 3 yıl geçti tablo
neredeyse bitmek üzereydi ama hala o kötü yüzü bulup Yahuda’yı resmedememişti.
Santa Maria Della Groza Manastırının rahibi onu tabloyu bitirmesi için
sıkıştırmaya başlamıştı.
Günler süren aramalardan sonra nihayet bir
gün paçavralar içinde, duvarın dibinde saçı sakalı birbirine karışmış, perişan
vaziyette bir adam gördü ve aradığı yüzün bu olabileceğini düşünerek,
yanındakilere adamı atölyesine getirmelerini istedi.
Leonardo adama bakarak tabloyu resmetmeye
başlamıştı ki o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulamamış olan adam
ayılmaya başlayınca karşısında duran resme bakarak “ben bu resmi daha önce gördüm” diye bağırdı.
Leonardo şaşırmıştı “Ne zaman?” diye sordu
adam “Üç yıl önce elimde avcumda ne varsa kaybetmeden önce ki o sıralarda bir
koroda şarkı söylüyordum, pek çok hayalim vardı ve bir ressam beni İsa’nın yüzü
için modellik yapmamı istemişti”
Brezilyalı ünlü yazar Paulo Coelho bu hikâyeyi böyle anlatıyor ve sonunda şunu ekliyor.
“İyi ve Kötünün yüzü aynıdır. Her şey onunla
ne zaman karşılaştığınıza bağlı”
Ne dersiniz doğru değil mi?
Önceleri aranızdan su sızmayan dostunuzla
bir gün gelip gerçek yüzünü gördüğünüzdeki hayal kırıklıklarını hatırlayın,
yüzünüze gülen kişilerin gerçek yüzünü gördüğünüzdeki şaşkınlığınızı
hatırlayın, dost bildiklerinizin kazıklarını, yemin billah ederek
anlattıklarının gerçekte yalan olduğunu anladığınızdaki düş kırıklığınızı
hatırlayın, sempatik davranışlarının altında gerçekte nasıl bir yalancı olduğunu
anladığınızdaki halinizi düşünün.
Sonuçta elimizde iki maske var; ilki işimiz
bitene kadar taktığımız, ikincisi sonrasında taktığımız.
Velhasıl iyi de kötü de aynı kişidir. Sadece
hangi maskeyi ne zaman taktığını bilin yeter.