Bu yakınlarda Aksaray’da bir film çekildi.
Fantastik ögeler içeren ama özünde, tarihi gerçeklere dayanan bir film.
Deliler.
Deli birliklerinin ne zaman ortaya çıktığı
tam olarak belli değilse de 15. Yy sonları ve 16. Yy da devlet tarafından
istihdam edildikleri biliniyor. Bu grubun Osmanlı tarihinde savaş yeteneklerini
ilk sergilediği savaş 1444 yılında papalık önderliğindeki haçlılara karşı
yapılan Varna savaşıdır. Daha sonra 19. Yy’a kadar önemli bir savaş unsuru
olarak hizmet veriyor. Nihayet 2. Mahmut’un
reformlarıyla beraber merkeziyetçi politikanın gereği 1829 yılında
lağvediliyor.
Tarihin sayfaları arasında oldukça önemli
bir detay olarak saklı kalan bu konunun şimdi işlenmesi ve bizlere sunulması
oldukça sevindirici.
Yaşı benim gibi altmışa merdiven dayamış
olanların okulda en sevmediği ve korktuğu dersti tarih. Ezbere dayanırdı,
gerçeklerden uzaktı, ana temayı değil de eksene uzak isim ve tarih ezberine
dayalı not sistemi olduğundan sıkardı.
Neden sonra tarihi filmler, padişahların
bilinmeyen yönlerini anlatan kitaplar, görsel zenginliğe dayalı diziler, ilginç
hikayeler sunulmaya başladıkça tarihe ilgi de arttı. Şimdi yaşlı, genç herkesin
tarihe olan ilgisi hat safhada. Bunda tarihin içerisindeki ilginç figürlerin ve
önemli olayların gerçek veya gerçeğe yakın anlatılmasının da önemi büyük.
Malkoçoğlu, Karaoğlan, Muhteşem yüzyıl,
Kuruluş, Truva, İskender, Atilla gibi Türk ve dünya sinemalarının bizlere
sunduğu eserlerin önemi büyük. Bu yapıtlardaki tarihsel hataları, yanlışları,
zaman ve mekân benzeşmezliğini geçiyorum. Bunlar eleştirmenlerin meselesi, beni
ilgilendiren yanı hiç değilse bunlarla tarihe olan bakışın negatiften pozitife
dönmesi meselesidir.
Demem o ki görsel belleme, okumaktan da
anlatmaktan da daha etkili.
Yıllardır Ermeni soykırımı denilen safsatayı
dünyaya anlatmaya çalışıyoruz oysa tehcir olarak lanse edilen muhteşem bir film
yapılsaydı bu güne kadar bu meseleyi eminim çoktan halletmiş olacaktık.
Mübadele konusu da aynı.
Çok değil hala yaşayanların olduğu yakın bir tarihi bile doğru dürüst bir sinema filmi haline
getiremedik. Bu alanda yapılmış çok sayıda belgesel, kısa metrajlı film ve
diziler varsa da kapsamlı ve etkili bir sinema filmi yok. Bu, bir boyutu ben işin başka bir
tarafındayım.
Tanıtım.
İşte Aksaray’da çevrilen DELİLER filmi bunun
en güzel örneği.
Belki yapımcıların, senaristlerin veya film
ekibinin aklına gelmiştir veya Aksaraylıların yönlendirmesiyle olmuştur
bilmiyorum ama filme mekan olarak Aksaray seçilmiş.
Bu noktada Aksaray’ı kutluyorum ama samimi
olarak itiraf etmem gerekirse de önemli bir işi kotardıkları için kıskanıyorum.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada da
paylaştım. Tv.net de filmin oyuncuları filmle ilgili tanıtım sohbeti yaparken
Aksaray’ı yere göğe oturtamadılar. Doğal film platosu olduğundan, yeraltı
şehirlerinin muhteşemliğinden, doğal kaya oyma kiliselerinin inanılmazlığından
falan bahsederek gerek Türk, gerekse yabancı turistleri bölgeyi görmeye davet
ettiler.
Niye kıskandığımı anlamışsınızdır.
Bu konuda mütevazi olamam. Nevşehir, o
anlattıkları yeryüzü zenginliklerinin yüzlerce kat misline sahipken, platoları
onlarca filme ev sahipliği yapmışken bu kadar etkili bir reklam yapamadık.
Her platformda dile getirdim, etkili yetkili
her şahsa anlattım. Yetmedi yazdım.
Kapadokya’yı en etkin tanıtacak şey görsel
çalışmalardır. Fuarlardaki tanıtım ve/veya acentelerin tanıtımları yetmez.
Bunun yolu filmlerdir.
Kapadokya’nın her noktasını içine alacak
şekilde çevrilecek bir mübadele filmi tüm dünyada etki yaratacaktır. İnsanlar
film izlerken sadece konuya değil, arka planındaki dekora da bakıyor ve merak
ediyor.
Dünya’nın pek çok güzellikleri bu sayede ilgi
çekiyor, bu sayede turist alıyor.
Neyse, ben anlatmaya da yazmaya da devam
edeceğim. Bir gün mutlaka birileri farkına varacaktır.