Normal süresinde yapılırsa beş ayımız var.
Siyasi partiler fazla mesaiye yakında
başlar. Elini çabuk tutan mı, flaş isimle yola çıkan mı yoksa isabetli adım
atan mı kazanacak? Göreceğiz.
Bir yerleşim yerinde adayın ille de oralı
olması sizce önemli midir? Uzayan kol bizden olsun, bizden olsun çamurdan
olsun, memleketimizin derdini anca memleketlimiz bilir mantığı sizce doğru
mudur?
Tutuğunu koparan, doğrular karşısında ık
mık etmeyen, yeri geldiğinde masaya yumruğunu vurabilen, kimseyle dargın
olmayan, üretmesini bilen, ürettiğini de değerlendiren, yeni yatırımlara yol
açan, gelişmelere ve yeni fikirlere açık, istişare edebilen, danışan, fikir
alan biri başkan olacaksa kafa kağıdında bulunduğumuz yerin adı yazsa ne olur
yazmasa ne olur?
Yoksa hakim olan siyasi çoğunluğa- hangi
partiden olursa olsun- körü körüne bağlı, emredersinizci, şöyle yaparsam partim
ne der korkusunu yaşayan, teslimiyetçi, kayırmacı bir mantıkla hareket eden biri
olsun ama bizden biri olsun mu demeli.
Adaylarda aranan niteliğin başında ne
gelmeli? Liyakat, güç, irade, meselelere hakimiyet, sorunları bilmesi, çözüm
odaklı olması… hangisi?
Benim için siyasi partimin adayı kim olursa
olsun iyi olan odur diyenlerden misiniz?
Ben o şehre şapkamı koysam adayım birinci
gelir mantığının devam ettiğine inananlardan mısınız?
Genel seçimlere bakış açısıyla yerel
seçimlere bakış açısının farklı olması gerektiğine inananlardan mısınız?
Aday adaylığını bile isim yapma, kariyer
planlama, çevre kazanma, iş alanında rozet olarak kullanma anacıyla hareket
edenleri az mı gördük bu platformda.
Hepimiz
şöyle bir geçmişi hatırlamaya kalksak gördüğümüz onlarca başkan ve başkan
adaylarını hafızamızda bir canlandırsak kimin aday olup kazanamadıktan sonra
bir daha ortada bile görünmediğini, kazanamama sebebini kendi dışında her şeye
bağlayanları, önceleri hayırlısı neyse o olsun deyip, kazanamayınca ona buna
küfredenleri, başkan olduktan sonra kişilik değiştirenleri, şehrül emin
sıfatını heba ettiklerini, usulsüzlüklerini velhasıl pek çok şeyi hatırlarız.
Ötesinde; yaşıyorsa sitayişle bahsettiğimiz,
ölmüşse aklımıza her geldiğinde rahmet okuduğumuz, eserlerini her yerde gördüğümüz,
gelmiş geçmiş en iyi başkanlardan biri olarak ifade ettiğimiz kişiler de yok
mu? Elbette var ve olmaya da devam edecek.
Yerli olup memleketine çivi çakmayanı da
bilirim, nüfus kağıdında başka ilin adının yazmasına rağmen seçildiği beldeyi
abad edeni de ve tabi bunun tam tersini de.
Öyleyse mesele ne Ahmet Mehmet, ne de şehir
belde meselesidir. Mesele hizmet ve hizmete layık liyakatli kişilerin başkan
koltuğuna oturmasıdır.
Mesele oralı buralı olmasından ziyade
“başkan” kelimesinin altını üstünü adam akıllı doldurabilecek kişilerin koltuğa
oturmasıdır.
Mesele memleket meselesidir.
Rahmetli barış Manço’nun çok sevdiğim bir
şarkısı var.
Bu dünya benim memleket.
Hayır
anlamadın hemşerim asıl memleket nere?
Dedim ya yahu bu dünya benim memleket.”
Aranıyor başlıklı başkanlık yazı dizisi devam edecek……..