Nevşehir’de dün geçti artık.
Artık dünü konuşup zamanı pörsütecek algılara veda etmeli.
Yeni şeylere yönelme zamanı.
Yeni bir Nevşehir.
Her yönüyle yeni bir Nevşehir´in ete kemiğe bürünmesi için kollar yeniden sıvanmalı.
Her alanda, her yerde yeni bir Nevşehir…
Düşüncede, eylemde, idealde ve felsefede yeni bir şehir düşleme zamanıdır...
Tepeden tırnağa değişen bir Nevşehir. Yenilenen ve yenilendikçe geleceğe yönelen bir şehir.
Artık yeni şeyler söylemeli.
Nevşehir´in gelecek yüzyılına doğru emin adımlar, artık hayatiyet kazanmalı.
Nevşehir diriltilmeyi bekliyor yıllardır. Kendi küllerinden yeniden doğan bir Nevşehir, yeniden ihtişamlı bir geleceğin aşkı ile yanıp tutuşmayı özlüyor.
“Bu memleketten bir halt olmaz, biz yapamayız, biz beceremeyiz” türü kalın dar zihniyet tortusu artık yerle yeksan edilmeli…
“Sadece ben bilirim ve şehir sadece benim kontrol altında olsun” türü yavan egolardan sıyrılmanın vaktidir…
Nevşehir’de hep bir cenahın ihale aldığı, iş yaptığı kentten uzaklaşılmalı.
BİRDE YALAKALARDAN UZAKLAŞILMALI TABİİİİ Kİ…..
Nevşehir'deki yalakalarda Ne utanma kaldı,ne de söz!
Herkes taklacı olmuş çıkmış
Şimdi Moda başladı
Nevşehir’de ki siyasilerle bir kez tokalaşan yada bir kez bir araya gelen herkes,’bu siyasi benim dostum ,arkadaşım demeye başladı.’
Meğersem
Bu siyasilerin ne kadar dostu varmış da haberimiz yokmuş!
Kamu kuruluşlarında iş kovalayan bazı kişilerin şu siyasi benim arkadaşım, benim akrabam,dostum diyerek hava attıklarını,kişisel işlerini gördürmeye çalıştıklarını,Yada işe adam yerleştirmek,birinin tayin işini hallettirmek için siyasilere her türlü yalakalığı yapanları duyuyorum.
Bu işlerden siyasilerin haberleri varmı bilmiyorum,ama her dönemin adamı olan iş takipçileri huylarından vazgeçmiyorlar.
Siyasetçilerin çevresindeki yağdanlık ve yalaka tayfası bu siyasilerin Nevşehir’e gelişinde çevresinde fır fır dönüyor.
Siyasiler nerede,bu yalaka tayfası hep orada.
Bunların hiç utanması,sıkılması da olmaz
Siyasetçilerin çevresinde oluşan yağdanlık ve yalaka tayfasını azami ölçüde dikkat etmesi gerekiyor.
Çünkü Bunlar…….
Kendi çaplarında kurnazlar.
Sineğin kanadından bile yağ çıkartmaya çalışırlar.
Yalakalıkta sınır tanımayan bu kişilerin arka planda ticaretlerimi var sorusunu gündeme getiriyor.
Söz yalakalıktan açılmışken bir yalaka fıkrasıyla yazımı tamamlayayım.
Padişahın biri, patlıcanı çok severmiş. Ne zaman;
‘Şu patlıcan musakkaya bir türlü doyamıyorum’ dese, dalkavuğu da;
‘Aman padişahım, siz söyleyince ağzımın suyu akıyor. Akşam olsa da yesek’dermiş. Padişah imambayıldıdan söz edecek olsa;
‘Padişahım, şu imambayıldıyı icat edenin mekanı cennet olsun, nefis bir yemek. İnsan yemeye doyamıyor’ dermiş.
Padişah; karnıyarıktan, patlıcan dolmasından, kızartmasından, kebabından, patlıcan salatasından, turşusundan ve reçelinden söz ettikçe, dalkavuk da göklere çıkarırmış...
Gel zaman git zaman, padişah patlıcandan nefret etmiş. Sofraya değil yemeği, salatası, turşusu, tatlısı, patlıcanın (P) harfinin gelmesini bile yasaklamış.
‘Şu patlıcan musakkanın neresini beğenirler de yerler, bir türlü anlamıyorum’ dediğinde, dalkavuk da padişahın sözünü tamamlamış;
‘Aman padişahım, bu musakkanın yenilmesini yasaklamak lazım...’
Padişah, bir başka gün;
‘Bu insanlara hayret ediyorum. O kadar güzel salata çeşidi varken akşam yemeğinde tutup patlıcan salatası yiyorlar... Anlamak mümkün değil!’ dediğinde, dalkavuk sözünü kesercesine atılarak eklemiş:
‘Padişahım, bu insanlarda damak zevki diye bir şey yok. En iyisi, patlıcanın yetiştirilmesini yasaklamalı... Adını bile duymaktan nefret ediyorum...’
Bu konuşmaları duyan biri dayanamamış ve padişahın olmadığı ortamda, dalkavuğa sormuş;
‘- Yahu! Sen bir zamanlar patlıcanı metheder ve adeta göklere çıkartırdın. Şimdi ise patlıcanı ve yemeklerini kötülüyorsun. Nasıl olur da bu kadar değişebilirsin hayret!..’
Dalkavuk da hemen yanıtlamış;
‘- Bana bak arkadaş... Bana bak... Ben patlıcanın değil, padişahın dalkavuğuyum. Anladın mı?...’
Kalın Sağlıcakla.....